Ana Sayfa Haberler Savaş Değil, Barış Üreten Bir Dünya İstiyoruz

Savaş Değil, Barış Üreten Bir Dünya İstiyoruz

1
0
haberler , son dakika haberler , son dakika haber , haber , en son haber

Dünyanın dört bir yanından yükselen siren sesleri, artık insanlığın kulaklarını tırmalamaktan öte, ruhunu parçalar hâle geldi. Her gün yeni bir savaş, her gün yeni bir ölüm, her gün toprağa düşen genç bedenler…

Ve her defasında tekrar edilen aynı cümleler: “Barış istiyoruz!” Ama bu çığlıklar, sanki sağır kulaklara söyleniyor. Çünkü savaş kararları, birkaç kişinin iki dudağı arasında. Ve o dudaklardan dökülen her kelime, milyonların hayatına mal oluyor.

Bugün, bir çocuğun annesini kaybettiği topraklarda, bir annenin evladını sonsuzluğa uğurladığı coğrafyalarda, bir milletin geleceği savaş uçaklarının gölgesinde soluyor.

Üstelik bu acılar, artık tek bir kıtaya, tek bir ülkeye sığmıyor. Dünya, bir savaş yumağına dönüşmüş durumda. Ve bu savaşların tek bir kazananı bile yok!

Ne oldu da insanlık barışı zayıflık, savaşı ise bir güç gösterisi olarak görmeye başladı? Oysa barış, insanlığın en büyük erdemi, en güçlü iradesidir.

Bir masa etrafında oturup, anlaşmazlıkları sözle çözmek, karşılıklı saygıyı tesis etmek, çok daha zor ve onurlu bir duruştur. Savaşlar kolaydır; bir düğmeye basarsın, bir emir verirsin, sonuç bellidir: Ölüm, yıkım, gözyaşı…

Ama barış zor olandır. Emek ister. Sabır ister. Vicdan ister.

Bugün dünyanın en güçlü ülkeleri, silahlanmaya harcadıkları trilyonlarca doları, yoksullukla savaşmak için kullansalardı, dünyada açlıktan ölen tek bir çocuk kalmazdı.

Temiz suya ulaşamayan insan kalmazdı. Eğitim, her çocuk için erişilebilir olurdu. Ama hayır! Onlar hâlâ daha büyük bombalar, daha uzun menzilli füzeler, daha ölümcül silahlar üretmenin peşindeler.

Bazen bir toprak parçası, bazen enerji kaynakları, bazen siyasi üstünlük… Ama özünde hepsi aynı: Hırs ve güç. İnsanlık, binlerce yıldır aynı oyunun içinde dönüp duruyor.

Birkaç kişinin çıkarı uğruna milyonlar kurban ediliyor. Savaşlar, hep bir bahaneyle başlatılıyor ama sonuç hep aynı: Acı.

Suriye, Ukrayna, Filistin, Yemen, Sudan, Afganistan… Haritada sadece bir isim olarak görünen bu yerlerde insanlar yıllardır aynı karanlığın içinde yaşıyor.

Bu ülkelerde doğmak, çocuklar için bir kader olmamalı. Ama oldu. Çünkü büyük güçler orada kendi oyunlarını oynamaya devam ediyor.

21. yüzyılda insanlığın ulaşması gereken nokta; teknolojiyle refah üretmek, iklim krizine karşı dayanışma göstermek, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak olmalıydı.

Ancak biz hâlâ birbirimizi nasıl daha etkili öldürebiliriz yarışındayız. Nükleer başlıklar, hipersonik füzeler, yapay zekâ ile kontrol edilen dron orduları…

Bu nasıl bir ilerleme? Bilim insanları artık insanlığa hizmet etmiyor, savaş makinesine dönüşen sistemlerin parçaları hâline getiriliyor.

Silahsızlanma çağrıları, uluslararası toplantılarda alkışlarla karşılanıyor ama ardından silah şirketlerinin hisseleri tavan yapıyor. Bu ikiyüzlülük, artık tüm insanlığın canını acıtıyor.

Ey dünyanın güçlü liderleri! Gece başınızı yastığa koyduğunuzda vicdanınız hiç sızlamıyor mu? Bir bombayla yok ettiğiniz köyde, bir annenin ağlayışını hayal edebiliyor musunuz? Sadece bir gecede silinen hayatlar, gözünüzde hiç mi canlanmıyor?

Sizler, halklarınızı refaha kavuşturmakla, çocuklarını geleceğe hazırlamakla yükümlüsünüz. Ama sizler, çocukları annesiz, anneleri evlatsız bırakıyorsunuz. Barış içinde bir dünya kurmak yerine, yıkımın mimarları oluyorsunuz.

Evet, barış mümkün! Tarih, düşmanların nasıl dost olabildiğinin örnekleriyle dolu. Almanya ile Fransa, yüzyıllarca savaştı ama bugün Avrupa’nın en güçlü birlikteliğini oluşturuyorlar. Güney Afrika’da bir adam, Nelson Mandela, barışı bir intikam aracı değil, bir halkın kurtuluş reçetesi hâline getirdi. Gandhi, silahsız bir mücadeleyle bir ülkenin bağımsızlığını kazandı.

Dünyada barış mümkün ama bunun için önce savaş çığırtkanlarının susturulması gerekiyor. Bu da ancak halkların sesiyle olur.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, halklar barış istiyor. Kimse savaş istemiyor. Kimse evladını cepheye göndermek istemiyor. Kimse sığınaklarda büyüyen çocuklar görmek istemiyor. İnsanlık; huzur, adalet, eşitlik ve barış içinde yaşamak istiyor. Geleceğe umutla bakmak, çocuğunu okula güvenle göndermek istiyor. Ama bu haklar, her gün yeni savaş tehditleriyle ellerinden alınıyor.

Savaşın bir kazananı yoktur. Kaybedeni ise her zaman halklardır. Bir düğmeye basmak kolaydır ama açılan o yara, yıllarca kapanmaz. Sizden beklenen savaş değil, barıştır. Sizden beklenen ölüm değil, yaşamdır. Sözlerinizin gücü, kurşunlardan daha etkili olabilir; yeter ki bunu isteyin.

Artık uyanma vaktidir. İnsanlık daha fazla bu trajediyi taşıyamaz. Her savaşın sonunda barış masasına oturuyorsanız, neden en başında oturmuyorsunuz? Her anlaşmazlık sonunda konuşularak çözülüyorsa, neden başta konuşmuyorsunuz?

Bu dünya hepimize yeter. Topraklar, kaynaklar, su, hava… Herkesin eşit yaşama hakkı vardır. Birkaç kişinin kibiri ve açgözlülüğü, milyarların hayatını rehin alamaz.

İnsanlığın ortak vicdanı bugün bir kez daha haykırıyor: Yeter artık! Barış istiyoruz! Huzur istiyoruz! Güvende hissetmek istiyoruz! Çocuklarımız için yarınlarımızı inşa etmek istiyoruz!

Siz susabilirsiniz, siz gözlerinizi kapatabilirsiniz ama bizler konuşmaya devam edeceğiz. Çünkü barış, sadece bir dilek değil, bir haktır!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz