Amerika Birleşik Devletleri’nde Gazze’ye destek veren öğrencilere ve aktivistlere yönelik baskılar son dönemde giderek artmış durumda. Filistin’e destek veren kişilerin Canary Mission gibi platformlar aracılığıyla fişlenmesi ve terörist olarak işaretlenmesi demokratik değerlerin sorgulanmasına yol açmaktadır. Bu platformlar destekçileri ulusal güvenlik tehdidi olarak işaretleyerek bu kişileri susturmayı amaçlamaktadır.
Protestolara Katılanlar Susturulmaya Çalışılıyor
Filistin yanlısı protestolara katılan öğrenciler Gazze’ye destek verdikleri için vize iptalleri tutuklamalar ve sınır dışı edilme gibi tehditlerle karşılaşmaktadır. Bu kişilerin isimleri Canary Mission gibi dijital platformlar aracılığıyla yayımlanmakta ve toplumu bu kişilere karşı bilinçlendirmeye yönelik baskılar artmaktadır.
Filistin’i destekleyen akademisyenler ve öğrenciler devletin güvenlik tehdidi olarak hedef alınmakta bu kişiler toplumdan dışlanmaya çalışılmaktadır. Gazze’de yaşanan trajediye karşı sesini yükseltenler demokratik haklarını kullanarak ifade özgürlüklerini savunmaya çalışanlar bu baskılara maruz kalmaktadır.
Rümeysa Öztürk’ün Son Durumu Ne Oldu?
Amerika’daki baskılar Tufts Üniversitesi’nde eğitim gören Rümeysa Öztürk’ün yaşadığı olayla bir kez daha gündeme geldi. 25 Mart günü Gazze’ye destek vermek amacıyla arkadaşlarıyla iftar yapan Rümeysa maskeli kişiler tarafından sokakta çevrilerek gözaltına alındı.
Gözaltına alınırken herhangi bir tutuklama emri gösterilmeyen Rümeysa zorla bir araca bindirilerek gözaltı merkezine götürüldü. Sonrasında kaybolan Rümeysa annesiyle yaptığı son konuşmasında “Anne Fatma’yı ara” diyerek veda etti. Birkaç gün boyunca kaybolan Rümeysa’nın yaşadığı bu durum Amerika’daki baskıların ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Amerika’daki Filistin Destekçilerine Suçluluk Tepkisi
Amerika’da özgürlüklerin teminatı olarak kabul edilen ifade özgürlüğü hakkının Gazze’ye destek veren öğrencilere ve aktivistlere yönelik uygulanan bu baskılarla ne kadar tehlikeye girdiği tartışılmaktadır. Filistin yanlısı protestolar başta üniversiteler olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinde ses getirmekte ve buna karşı da devletten gelen tepkiler giderek artmaktadır. Aktivistlerin ve öğrencilerin sadece düşünce ve ifade özgürlüklerini kullanarak dünya genelinde devam eden bir insani kriz hakkında seslerini duyurması adeta bir suç olarak görülmektedir.