Ana Sayfa Haberler Adalet mi Arıyoruz, Linç mi İstiyoruz?

Adalet mi Arıyoruz, Linç mi İstiyoruz?

4
0
haberler , son dakika haberler , son dakika haber , haber , en son haber

Sosyal medya, ilk ortaya çıktığında “ifade özgürlüğü”nün dijital bir zaferi olarak selamlandı.

Fakat bugün geldiğimiz noktada bu platformlar, çoğu zaman bireylerin itibarını bir çırpıda yok eden dijital infaz meydanlarına dönüşüyor.

Peki, gerçekten adalet mi arıyoruz, yoksa sadece linç etmek mi istiyoruz?

Sosyal medyayı bir makine gibi düşünelim: Bu makinenin en güçlü yakıtı artık linç kültürü.

Kalabalıklar, kolektif öfkeyle hareket ediyor; çoğu zaman akıl ve vicdan süzgeci devre dışı kalıyor.

Oysa tarih, bu tür duygusal patlamaların sonuçlarını bize defalarca gösterdi.

1955’te yaşanan 6-7 Eylül Olayları, bunun en acı örneklerinden biri. Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı iddiası, kısa sürede bir nefret dalgasına dönüşmüş, özellikle gayrimüslim yurttaşlar hedef alınmıştı.

Yalan bir haber, halkı galeyana getirmiş; mağazalar yağmalanmış, insanlar dövülmüş, şehir karanlığa gömülmüştü.

Bugün ise benzer refleksleri farklı bir düzlemde yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Marmaray’da yaşanan bir olay, sosyal medyada çarpıtılarak servis edildi.

Olayın görüntüleri, bağlamından koparıldı; bazı yüksek takipçili kullanıcılar, sanki kanaat önderiymiş gibi davranarak gerçeği araştırmadan hedef göstermeyi tercih etti.

Oysa daha sonra olayın sanıldığı gibi olmadığı ortaya çıktı.

Ancak olan olmuştu: İnsanların ev adresleri, telefon numaraları sosyal medyada dolaşıma girmişti bile.

Dijital linç, fiziksel saldırganlıktan daha az tehlikeli değil. Çünkü bu linç, anonimlik zırhı arkasına saklanan “modern cellatlar” yaratıyor.

Gerçek hayatta bir tokadı atmaya cesaret edemeyenler, sosyal medyada insanları yok edebilecek yalanları kolayca yayabiliyor.

Yaklaşık bir haftadır sinemanın usta isimlerinden Mustafa Akkad’ın meşhur “Cadılar Bayramı” serisini izliyorum.

B sınıfı korku türünde bir film olmasına rağmen filmde politik göndermeler hayli fazla.

Serisinin 2021 yapımı versiyonunda, akıl hastanesinden kaçan bir hasta, yanlışlıkla filmin ana karakteri seri katil sanılarak kasaba halkı tarafından linç edilmek istenir.

Gerçeği bilenlerin çabası sonuç vermez. Kalabalığın şiddet arzusu öylesine baskındır ki, masum hasta sonunda hastane camından atlayarak intihar eder.

Bu sahne gerçeküstü gibi görünse de, dijital linç ortamlarında her gün yaşananları ürpertici bir biçimde yansıtıyor.

Unutmayalım: Linç kültürü sadece geçmişin karanlık bir anısı değil.

Bugün hâlâ yaşıyor, şekil değiştirerek aramızda dolaşıyor.

Sosyal medya, ifade özgürlüğünün bir aracı olmaktan çıkıp bir infaz aracı haline gelirse, bu karanlık mirasa hep birlikte ortak oluruz.

Toplum olarak artık şunu anlamalıyız: Gerçek adalet, bağırarak değil, araştırarak, sorgulayarak, sabırla sağlanır.

Aksi halde linç, yalnızca bireyleri değil, toplumsal sağduyuyu da infaz eder.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz