Ana Sayfa Haberler Siyasette Etik Nerede Kaldı?

Siyasette Etik Nerede Kaldı?

3
0
haberler , son dakika haberler , son dakika haber , haber , en son haber

Bugün sosyal medyada herkesin konuştuğu o mesajdan haberdarsınızdır: İYİ Partili Bursa Milletvekili Hasan Toktaş’a ait olduğu iddia edilen ve CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’ya yönelik cinsiyetçi ifadeler içeren bir WhatsApp mesajı.

Söz konusu mesajda, Toktaş’ın Kaya’nın fotoğrafını parti içi bir WhatsApp grubunda paylaşarak “Sana alacam bunu kral” dediği öne sürüldü.

Toktaş, mesajın kendisine ait olmadığını ve kurgu olduğunu savunurken, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, konuyu araştırmak için parti içinde inceleme başlattığını duyurdu ve Toktaş’ın teşkilat başkanlığı görevini geçici olarak devraldı.

Mesajın içeriği kadar, nasıl sızdığı ve neden şimdi gündeme geldiği de önemli.

Bu olay, siyasette artık nelerin “normal” karşılandığını sorgulamamıza yol açıyor. Siyaset sadece koltuk kapma yarışından ibaret değil.

Toplumun ortak değerlerini korumak ve yansıtmak gibi bir sorumluluğu da var.

Son zamanlarda bu sorumluluk duygusu yerini, X’te trend olma hevesine, cinsiyetçiliğe ve popülizme bırakmış gibi görünüyor.

Antik Yunan’da Platon, yöneticilerin adaletli ve bilgili olması gerektiğini söylerken, Spinoza insan tutkularının değil, aklın rehber olması gerektiğini vurgulamıştı.

Aynı şey siyasetçiler için de geçerli değil mi? Güç uğruna her şeyi meşru görmek, insanı içten içe çürütür.

Bu olay, tam da bu çürümenin işareti. Eğer bir vekil, kadın bir siyasetçiye alaycı, küçümseyici ya da cinsiyetçi ifadelerle yaklaşabiliyorsa ve bunu “şakayla karışık” yapıyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir.

Hele ki bu tarz çıkışlar, sosyal medyada sadece birkaç saat konuşulup, kınama ayinleri düzenlenip sonra unutuluyorsa, iş daha da vahim.

Kadın siyasetçilere yönelik bu tavırlar yeni değil, ama artık daha görünür. Bu zihniyet değişmiyor, sadece şekil değiştiriyor.

Mesajın sızdırılma süreci ise ayrı bir tartışma konusu. Parti içi bir WhatsApp grubundan sızan bu mesaj, siyasi rakipler tarafından manipülasyon amacıyla kullanılmış olabilir.

Bu, mesajın içeriğini masum kılmaz.

Öte yandan, bu tür sızıntılar, siyasetin etik sınırlarını zorlayan bir araç olarak kullanıldığında, toplumun siyasete olan güvenini daha da aşındırıyor.

“Özel sohbetti, yayılmamalıydı” bahanesi, dijital çağda geçersiz. Her kelime, her cümle kaydediliyor, yayılıyor ve toplumda bir iz bırakıyor.

Özellikle X gibi platformlarda, bir söz saniyeler içinde binlere ulaşıyor. Bu yüzden siyasetçilerin dili, her zamankinden daha dikkatli olmalı.

Peki, bizler ne yapacağız? Öncelikle susmayacağız. “Yine mi cinsiyetçilik?” deyip geçmeyeceğiz.

Çünkü bu tavır, yani şaşırmamaya alışmak, en büyük tehlikedir. Sessizlik, bazen hatanın ortağı olmak anlamına gelir. Tepki göstermek, paylaşmak, doğruyu savunmak bizim elimizde.

Siyaseti sadece büyüklerin işi gibi görmekten vazgeçmek gerekiyor.

Çünkü bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olacak olanlar biziz.

Siyasetçinin her sözü değerlidir. Ama o sözü nasıl, kime, ne zaman söylediği de bir o kadar önemlidir.

Hangi kılığına saklanırsa saklansın ayrımcılık, özgürlük değil; yozlaşmadır.

Spinoza’nın dediği gibi: Akıl, tutkuların önüne geçmeli. Hele ki kamu gücüne sahip olanlar için bu, bir tercih değil; zorunluluktur.

Unutmayalım: Gerçek değişim, küçük tepkilerle başlar. Bir tweet, bir yorum, bir paylaşım…

Hepsi bir duruştur. Ve bazen en büyük değişimi, o küçük duruşlar başlatır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz