Ana Sayfa Haberler Milletin Adı, Ortak Vicdanın Adıdır

Milletin Adı, Ortak Vicdanın Adıdır

5
0
haberler , son dakika haberler , son dakika haber , haber , en son haber

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cezaevindeki süreci yalnızca bir siyasi tartışma değil, aynı zamanda siyasi dilin geleceğine dair de bir imtihan niteliği taşıyor.

Son haftalarda kamuoyuyla paylaşılan mesajlarında sıkça kullandığı “millet” vurgusu, bir kesim tarafından “hangi millet?” sorusuyla karşı karşıya kalıyor.  

Oysa bu toprakların yakın tarihine bakıldığında, “millet” kavramının toplumu bir arada tutan en güçlü siyasal bağlardan biri olduğunu görmek zor değil.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözünü düşünelim.

Ya da 1950’de Demokrat Parti’nin “Yeter, söz milletindir” sloganını… Bu söylemler, etnik bir kimliğe değil, ortak yurttaşlık hukukuna ve halkın iradesine dayanıyordu.

Bugünse, aynı kavram etrafında bu kadar çok tereddüt üretilmesi, toplum olarak kavramlarımızla kurduğumuz ilişkinin nasıl zedelendiğini gösteriyor.

“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Tanımının merkezinde bir etnik aidiyet değil, ortak bir siyasal bilinç, bir yurttaşlık sözleşmesi vardır.

Ancak son yıllarda siyasetin giderek kimlikler ekseninde kutuplaşması, bu tür kapsayıcı kavramları dahi tartışmalı hale getirdi.

Kavramlar yüklü; yüklerse iktidar mücadelelerinden, kutuplaşmadan ve dilin araçsallaştırılmasından geliyor.

Oysa millet, iktidarın değil halkın kelimesidir. Ve bu halkın şu an en acil ihtiyacı bir kavram savaşı değil; geçim derdi, adalet talebi, özgürlük arzusu.

Siyaset kurumu, enerjisini “millet”in kim olduğuna değil, neye ihtiyacı olduğuna yönlendirmeli. Bu ihtiyaç listesinin başında da daha fazla demokrasi geliyor.

Çünkü demokratik alan daraldıkça, halkın sesi de kısılır.

Ekonomik kriz derinleştikçe, temsil krizleri de görünür hale gelir.

Ve tüm bu çöküntülerin ortasında enflasyondan daha hızlı yükselen tek şey, umutsuzluk olur.

Sonuç olarak, “millet” kavramının meşruiyetini tartışmak yerine, bu kavramın içerdiği kolektif yurttaşlık ilkesine nasıl sadık kalınabileceğini tartışmak çok daha yapıcı bir yaklaşım olacaktır.

Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey, kimliklere hapsolmuş bir siyaset değil; farklılıkları tanıyan ama ortak değerlerde buluşmayı teşvik eden bir demokratik tahayyüldür.

Ve bu tahayyülün temel gıdası, daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk ve daha fazla eşit yurttaşlıktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz