Ana Sayfa Haberler 1 Mayıs’ın Sessizliği Üzerine…

1 Mayıs’ın Sessizliği Üzerine…

1
0
haberler , son dakika haberler , son dakika haber , haber , en son haber

Bu yıl Osmaniye’de ikincisi düzenlenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına birkaç basın mensubu arkadaşımla birlikte katıldım.

Dünya genelinde emek hareketlerinin simgesel günü olan 1 Mayıs’ın, yerel düzeyde nasıl yankı bulduğunu yerinde gözlemleme fırsatı bulduk.

Ancak bu gözlem, bizleri yıllardır cevapsız kalan bazı sorularla bir kez daha baş başa bıraktı.

Her yıl yeniden gündeme gelen temel bir çelişki, bu yıl da zihinleri meşgul etti: İşçilerin çalışmaya devam ettiği ama memurların tatil yaptığı bir gün nasıl olur da “İşçi Bayramı” olarak adlandırılabilir? Emek tanımının kendisinin hâlâ toplumsal uzlaşmaya kavuşmamış olması, bu tür günlerin anlamını da bulanıklaştırıyor.

Toplumsal emek hiyerarşisinin yeniden düşünülmesi gerektiğini savunan teorisyenlerden biri olan Pierre Bourdieu, emek algısının toplumsal yapılar tarafından şekillendiğini ve “meşru emek” tanımının da buna göre belirlendiğini ifade eder. Bu bağlamda, işçilerin görünmezleştirilmesi kadar, onların günü olan 1 Mayıs’ın biçimsel kutlamalarla sınırlanması da dikkat çekicidir.

Bu düşünceden yola çıkarak, bir başka önemli noktaya değinmek gerekir: Meslek örgütlerinin 1 Mayıs gibi günlerdeki varlığı. Özellikle basın meslek örgütleri olan cemiyetlerin, basın emekçilerine yönelik hiçbir somut takdir ya da destek ifadesinde bulunmaması üzücüdür.

Sahada ter döken gazetecilerin emeği, sadece kamuoyuna bilgi sunmakla kalmaz; aynı zamanda bir bellek oluşturur. Hannah Arendt’in de belirttiği gibi, “emek insan yaşamının sürekliliğini sağlarken, eylem dünyayı inşa eder”.

Gazetecilik de bu iki alanın kesişiminde yer alır; hem emeğin hem de eylemin iç içe geçtiği bir uğraştır. Ancak bugün bu emeğin karşılık bulamadığını gözlemlemek, mesleğimiz adına düşündürücüdür.

Peki asıl soruya gelelim: Osmaniye’de bu yılki 1 Mayıs’a katılım neden bu kadar düşüktü?

Meydanın kalabalık olduğunu sadece konuşmalardaki sendika ve parti isimlerinden varsaymak mümkündü. Ancak alanın gerçekliği, çok daha sade ve hatta sessizdi.

Pankartlar, birkaç sendika temsilcisi, partililer ve alışılmış kalıplar. Toplumsal heyecanın yokluğunu yalnızca organizasyon eksikliğine bağlamak da yeterli olmayacaktır.

Burada özellikle ana muhalefet partisine dair bir parantez açmak gerekiyor. İlçelerden gelen katılımın yokluğu bir yana, Osmaniye’nin tek CHP’li belediyesi olan Kadirli Belediyesi’nin etkinlikte görünür olmaması dikkat çekiciydi.

Oysa 19 Marttan sonra yükselen muhalefet rüzgarının, sadece sandıkla sınırlı kalmaması, toplumsal her zeminde görünürlük kazanması beklenirdi.

1 Mayıs gibi günler, yalnızca hak taleplerinin dillendirildiği değil, aynı zamanda bir birlik ve şenlik havasının yaratıldığı kolektif deneyimler olmalı.

Antonio Gramsci’nin “sivil toplumun hegemonya kurma alanı” olduğunu vurgulayan yaklaşımı, bu tür günlerin neden önemli olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir.

Siyasi partiler ve STK’lar, bu alanlarda varlık göstererek yalnızca kendi kimliklerini değil, temsil ettikleri kitlelerin taleplerini de görünür kılar.

Osmaniye’deki bu yılki 1 Mayıs, ne yazık ki bu anlamda sessizdi.

Ancak bu sessizlik, belki de bize daha çok şeyi düşündürmeli: Emekle dayanışmanın, sadece sahnede değil, sahada da hissedilmesi gereken bir sorumluluk olduğunu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz